11 Eylül 2008 Perşembe

Çubuklu Sevdası


Bugün, günlerden perşembe. Güneşli bir sonbahar günü. Akşam yaklaşıyor ben acıkmaya devam ederken, yarattığı o mükemmel renk cümbüşüyle beraber. Sarı güneş mavi gökyüzünde parıldıyor. Aydınlatıyor yeşilin bütün güzelliğiyle süslediği Niksar'ı. Niksar bir kasaba, küçük ama sıcacık, gelen gitmek istemiyor, giden özlüyor, hani bir de mavi denizi olsa bodrum falan halt eder yanında. Sokakları parke taş, evleri ahşap, içlerinde küçük gariban aileler, bir anadolu kasabası, buram buram anadolu havası. O yüzden berrak belki de bu gökyüzü. Güneş'de o yüzden bu kadar güzel, birazdan laciverte dönecek gökyüzü ve koyulaşacak sarı güneşin tonu, işte o an benim bu dünyayı en sevdiğim andır. Siyah bulutlar kirletmediği sürece lacivertimi, ben hep tanık olacağım hayatımın sonuna kadar bu güzelliğe.

Anadolu dedik ya, temiz havası güzel insanı, gariban halkıyla bir bütün olarak halk işte, yüzü güler, yaşamı sever, insana değer verir. Yukarıda da bir kare var, muhtemelen trabzon yöresinden bir kardeşimiz ama bu çocuklara Türkiyenin her yerinde rastlanabilir, boyası sarı-lacivert olan ahşap evler bütün anadoluda var, içlerinden çıkan Fenerbahçeli çocuklar her köşe başında top koşturur Fenerbahçeyle atar kalbi, belki galatasarayı yendiğimizde sevinçten ağlar, belki haksız bir mağlubiyeti duyduğunda üzülür erken yatar, o gün yemek yemez belki. Çoğunu da izleyemez zaten, biz izliyor muyduk ki?

Alın işte bir çubuklu sevdalısı, ayağında giyecek birşey yok, şortu muhtemelen komşusundan alınmış trabzonspor şortu ama üstündeki güzelliğe ve çocuğun yüzüne bakın. İşte biz bu yüzden Fenerbahçeliyiz, biz halkız, her zaman halk olduk, ahşap evlerden çıkan arkadaşlarımızla oynadık ilk mahalle maçımızı, onlarla sevindik Fenerbahçe kazandığında bir maçı.

Gelin görün ki artık Fenerbahçe eski Fenerbahçe değil, artık endüstriyelleşen futbolun dişlilerinin arasında sıkışmış, halktan giderek kopan bir Fenerbahçe. Her sene milyonlarca dolara transferler yaparken; kendi taraftarından, kendi halkından giderek uzaklaşan bir Fenerbahçe. Belki bu çocuklar hayatlarında hiçbir zaman Fenerbahçe maçlarına gidemeyecekler. Gitseler de önlerine zorluklar çıkarılacak, sulak bölgede yetişmiş izbandud gibi suratsız adamlar o çocukların karşılarına dikilecek. Olmayacak anlatamayacaklar çocuklarına Fenerbahçe sevgisini ve boyamayacaklar ahşaptan evlerini sarı-laciverte.

Ne yapalım biz? Sırtımızı mı dönelim büyüdüğümüz toprağa? Sırtımızı mı dönelim kardeşlerimize arkadaşlarımıza halkımıza? Biz bu değiliz Fenerbahçeliyiz, halkız.

Fenerbahçe Halktır. Bunun bilincindeyiz ve sonsuza dek de o bilinci taşıyıp nesilden nesile aktaracağız. Bizi bizden koparmak isteyenlere, taraftarına terörist gözüyle bakanlara dün olmadığı gibi bugün de itibar etmeyeceğiz. Çünkü Bizim Fenerbahçenin gerçek sahibi. Kişiler ve onların yardakçıları değil.

11.09.2008

Hiç yorum yok: